24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı’nın düşündürdükleri
Basın ve yayın, çağdaş dünyanın en temel insan haklarından olan, haber alma, yayma ve ifade özgürlüklerinin en etkili araçlarından biridir. Toplum ve kamu adına hareket ederek, doğru ve gerçek haberlerle kamuoyunu aydınlatarak, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim anlayışının oluşumuna ve demokrasisinin yerleşip güçlenmesine önemli katkılarda bulunur. Demokratik ve adil bir toplumun var olup yaşamasına olanak veren önemli unsurlardan biri olan basın, özgür, bağımsız ve tarafsız olmalıdır. Keza bir toplumda basının gücü, o milletin gücüdür de. Bu nedenledir ki kamuoyuna tarafsız, doğru ve hızlı biçimde bilgi ve haber vererek, toplumu aydınlatıp, meslek ilkelerine, kişilik haklarına saygıyla çalışmalarını sürdüren basının özgür iradesine müdahale edilemez. Çünkü bu gibi müdahaleler, halkın haber alma, gerçekleri öğrenme hakkının önündeki büyük bir engeldir. Tarihsel sürece baktığımızda, Türk basınında sansürün ilk uygulandığı tarih, 10 Mayıs 1876’dır. Osmanlı İmparatorluğu’nda kamuoyu algısını elinde tutmak isteyen Sultan Abdülaziz, bu tarihte basına sansürü yasal hale getirir. O günden sonra çıkan gazeteler, sansür memurlarının kontrol ve denetiminden geçtikten sonra basılır. Bu yıllar, milliyetçilik akımlarının arttığı, devletin ekonomik darboğaza girmek üzere olduğu yıllardır da aynı zamanda. Bu nedenle imparatorluk tarafından yasallaşan bu sansür uygulaması, zaman içinde daha da katılaşır. Ta ki 24 Temmuz 1908 tarihine kadar. Basının kamuoyu üzerindeki gücünü bilen bir grup aydının verdiği bir mücadele sonrası Sultan 2.Abdulhamit döneminde, İkinci Meşrutiyetin yürürlüğe girmesiyle bu sansür uygulamasına son verilir. Meşrutiyetin ilanı ile birlikte gazetelerin ilk kez sansürsüz olarak yayınlanmaya başlandığı gün olan 24 Temmuz günü, 1946 yılında alınan bir karar ile Gazeteciler ve Basın Bayramı olarak kabul edilir ve o günden sonra her yıl kutlanır. Ülkemizde ve dünyadaki gelişmeleri öğrenerek, öğrendiklerini özgür, tarafsız ve objektif bir şekilde haber alıp, haber yayma noktasında en önemli görevi ifa eden basın dünyasının, böylesi anlamlı bir günü olması ve bunu kutluyor özel birçok önem taşır. Toplumları bilgi akışı ile aydınlatmak gibi büyük bir görevi olan basın-yayın ve çalışanlarının aldıkları bu sorumluluğun demokrasiyi daha da güçlendirdiği aşikar. Kişisel hak ve özgürlükleri temel alarak, tarafsız bir şekilde kamuoyunu bilgilendirme adına çalışmalarını yürüten basının özgür iradesi, demokratik bir toplumun da güvencesidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, “Basın özgürlüğünden doğan sorunların çözüm yolu yine basın özgürlüğüdür.” Farklı düşünce ve görüşlerin seslendirmesinde ve ortak yaşam kültürümüzün gelişmesinde, basın-yayın ve çalışanlarına önemli görevler düşmektedir. Kültürümüzün ayrılmaz bir parçası olan basın-yayın kuruluşları ve çalışanlarının, etik değerlere ve hukuka uygun, tarafsız haber yapması, kişi haklarına ve özel hayata saygılı, toplumun hassasiyetlerine özen gösteren bir şekilde görevlerini sürdürmesi çok önemlidir. Çünkü topluma önemli katkılar sağlayan ve önemli sorumlulukları olan bu meslek, her kesime ve herkese hizmet vermektedir. Yazılı, görsel medya ile beraber, teknolojik gelişmelerle ilerleme kaydeden internet gazeteciliği ile farklı bir boyut kazanan basın-yayın organları; ileri demokrasilerin vazgeçilmez unsurudur. Kalemini her zaman doğrudan yana ve doğru şekilde kullanarak kamuoyunu aydınlatan, bu yolda her an haber ve bilgi peşinde koşan basın-yayın ve çalışanları, halkın talep ve beklentilerini yansıtma görevinde etkindir. Bu hali ile kamusal bir görevi yerine getirmekte ve toplumun sesi olmaktadırlar. Böylesi önemli vazifeleri üstlenmiş olan basın-yayın ve çalışanlarının hassasiyetlerinden bazıları da şüphesiz ki; meslek etiğinin çiğnenmemesi, insanların kişilik haklarına saygı gösterilmesi olmalıdır. Toplumun yapılanmasında ve gelişmesinde büyük rol oynayan basın-yayın çalışanlarının, özgür ve tarafsız kalabilmeleri için; 24 Temmuz 1908’de sansürün kaldırılması yönünde alınan karar, işin bu bakımdan tarihi bir önem taşımaktadır. Lakin anılması ya da bayram olarak kutlanması tek başına yetmemektedir. Kaldırıldığını bu vesile ile söylediğimiz sansür, dün de, bugün de şu veya bu şekilde maalesef devam etmektedir. Hali hazırda süren medya geleneğine alternatif şekillenen, farklı güç odaklarınca –özellikle yurt dışı sermaye ile fonlanıp kamuoyu algısını yönlendirmeye çalışan bazı basın organlarının “gizli sansürü”ne, medya yöneticileri tarafından uygulanan “oto sansür” de eklersek bugün ki halimiz 113 yıl öncesinden çok da farklı değil. Bu nedenle milletin sesi vicdanı olan basının; meslek ilkelerine sıkı sıkıya bağlı olan, kamu yararını gözeten, doğru bilgiyi gözeten doğru bilgiyi hızlı ve tarafsız bir şekilde halka ulaştıran, üzerine düşen görevi layıkıyla yerine getiren yerel ve yaygın tüm kuruluşlarına ve mensuplarına çok iş düşmektedir. Anayasal olarak teminat altına alınan ifade ve basın özgürlüğünün söylemde kalmaması için canla başla çalışmaları gerekmektedir. Değişen normlar içinde meslek etiğini koruyabilen, her zorluğa rağmen görevini başarıyla sürdüren, ülkenin gelişimini, halkın bilgilendirilip bilinçlendirilmesini amaçlayan ve bu sorumluluğun bilinciyle görev yapan; tüm basın-yayın mensuplarının 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı’nın kutlama gerekçeleri ile anlamını unutmaması dileğiyle…