Dünya Milyarderleri, Yunan Adaları ve “Mavi İletişim Diplomasisi”
Aynur Tattersall – KGK Yönetim Kurulu Üyesi
Yatlar genellikle lüks yaşam ve zenginlik ile özdeşleştiriliyor. Oysa aynı zamanda çok daha önemli ama az bilinen bir “mavi iletişim diplomasisi” boyutu da var. Bunun en etkin aracı, bana sorarsanız, yatlar. Onun üzerinde, olmaz denilen birçok şeyin oldurulduğunu yaşadım bizzat.
OLUMLUYA ODAKLANMAK
Her ne kadar biz gazeteciler manşetlere tırmanacak çarpıcı haberler vermeyi çok sevsek de, toplumu geren haberler vermek yerine pozitif enerjiler yayacak mesajlarla daha etkin bir rol oynayabileceğimizi düşünürdüm.
Özellikle de seyahat yazarlığına başladıktan sonra, bu sayede bir araya geldiğim değişik ülkelerin yazarlarıyla kurduğum dostluğun sadece bana değil ülkeme de ne kadar faydalı olduğunu yaşayarak gördüm. Gerçekten de farklı sebeplerle bir araya gelen gazeteciler aralarında olumsuzu törpülüyor, daha pozitif hikayeler yaratabiliyorlar.
Şuna ikna oldum ki diplomasi sadece kağıt üzerinde belli güç dengelerini harekete geçirerek, laf cambazlığı yaparak değil de, aynı zamanda ortaklaşa keyif alınan ortamlarda buluşup hoş vakit geçirerek, birbirimizi daha iyi tanıyarak, o ortamlarda mesajları geçerek daha iyi icra ediliyor. Ve bu anlamda “mavi iletişim diplomasisi”nin gücüne bizzat şahit oldum, onu defalarca icra ettim.
”MUTLULUK SUDA DAHA KOLAY”
Yıllarca Ege kıyılarımıza yakın 12 adayı karış karış gezdim tekne ile. Kalıcı dostluklar kurdum, lezzetler tattım, denizlerde maceralar yaşadım. Kendimi dinledim, ruhumu zenginleştirdim. Sergiler açtım, medya ve mutfak diplomasisi ile Türk-Yunan dostluğunu pekiştirecek projeler geliştirdim.
İçinde bulunduğumuz dönemde mavi kıyılarımız dışına çıkmak, özellikle de iki adım ötede duran Yunanistan’a seyahat, eskisi kadar kolay değil. Birazcık kısıtlamalar gevşeyince seçkin bir yabancı gazeteci topluluğuna daveti kaçırmadım.
Farklı bir güzergah üzerinden Atina’dan başlayarak Sunreef Genny ile şimdiye kadar görmediğim daha kuzeyde Saronik körfezindeki Yunan adalarına doğru yelken açtık. Dünyadaki en büyük katamaran filosunu yöneten Yunan asıllı dostum Kanadalı Barbara Gabriel bizi 24 metrelik üç katlı dev “yüzen villa” katamaranda konuk etti. Düşük sezonda kiralamak isterseniz ağırlandığımız yatın haftalığı – yiyecek içecekler ve yakıt hariç – 100,000 avro imiş. Polonya’nın Gdansk tersanelerinde 4.5 milyon avroya inşa edilmiş. Başka bir tekneden daha bahsetti dostumuz haftalığı 1 milyon dolar olan. Belki seneye daha büyük bir grup orada ağırlanırız, neden olmasın. Tamamlamak üzere olduğum “Yaşamdan daha fazlasını isteyin” kitabım gözümün önüne geliyor. Evet, seneye o yatta ağırlanmayı hayal ediyorum daha şimdiden.
Unutamayacağım bir yolculuktu. Poros, Hydra ve Spetses adalarında rüya gibi günler yaşadık, gördüklerime, doğaya hayran kaldım.
Lükste sınır olmadığını hatırlatan teknenin 6 mürettebatı var. Teknede tek Türk gazeteci ben ve Amerikalı, İngiliz, Yunanlı, Fransız gazeteci, seyahat yazarları ve yat kiralama işinin ustası “broker”lar vardı.
Bir İtalyan milyarder, Guiseppe Larıvera, çok sevdiği kızkardeşinin adını verdiği bu “yüzen villa”yı altı ay önce Polonya’nın Gdansk tersanelerinde inşa ettirmiş. Yılın çoğunu güney İtalya’da Termalı kentinde geçiriyor. Ulaşım ve perakende sektöründe öncü bir şahsiyet. “Mutluluk suda daha kolay”, Larıvera’nın yaşam anlayışını özetliyor.
Dünyada toplam 1,645 dolar milyarderi var, bunların toplam serveti 6.4 trilyon dolar. Ülkemiz gayrisafi milli hasılasının neredeyse 10 katı.
“Mutluluk ve servet paylaştıkça çoğalıyor. Sahip olduğum ve beni mutlu eden şeyleri paylaşarak ve diğer insanların da yaşamasını sağlayarak gerçekten çok mutlu oluyorum’ dedi Guiseppe. Yelken ve katamaran gibi lüks sayılan yatlarla yapılan turizmin önümüzdeki yıllarda daha yaygınlaşacağına dikkat çekti.
ADALARI GEZMEK İÇİN 10 YIL LAZIM
Kaptan Angelo’ya merakla sordum: “Tüm Yunan adalarını gezmek için ne kadar süreye ihtiyaç var?” diye. Yanıtı çok kısa idi: “En az 10 yıl”. Gerçekten de şaka yapmıyordu. Ann’ın elime tutuşturduğu Yunan adaları haritası ne kadar uzak ve geniş bir adalar silsilesi olduğunu gözler önüne seriyor. Her geldiğinizde farklı bir bölge, farklı mutfaklar, farklı keyifler alacağınız yüzlerce ada var.
Geceleri yıldızları seyrettim hafif bir müzik eşliğinde. Gündüzleri ise jet skiden tutun dalma, su kayağı her türlü su sporunu denedim. Genny’de bir hafta geçirmek bana şu gerçeği bir kez daha hatırlattı. Kent insanları istedikleri kadar kulaklarını tıkasın, gözlerini ve ruhlarını kapatsınlar gürültü, telaşe ve stresten kaçamıyorlar. Teknede, denizde çok zorunda olmadıkça ne telefona ne bilgisayara ne de haberlere bakmak istiyor insan. Teknede bulunduğum sürece belki bir, belki iki defa mesajlarıma sadece 10 dakika baktım.
Geceleri elinizi uzatsanız yıldızlara dokunuyorsunuz. Motoru durdurduğunuzda dalgaların, hafif rüzgarın, martıların sesinden başka bir şey duymuyorsunuz. Su, yaralarınızı iyileştiriyor. Terapi gibi.
Bu arada, biraz araştırma yaptım; Yunanistan’da üzerinde insan yaşayan 227 ada var. Bir kısmı hemen bizim kıyılarımızın karşısında. Toplamda irili ufaklı 6,000 ada olduğunu öğrendim. Bazılarında insan yaşamıyor, sadece yaban keçileri var.
Tüm Yunan adalarını gezmek aslında yaşam boyu keyifli bir serüven olabilir. Ben son 7 yılda yarısından fazlasını gezdim. Bazılarında yeni inşaatlara 50 yıldan fazla bir zamandır izin verilmiyor. Ulaşım bisiklet, motosiklet, hatta ve hatta eşeklerle sağlanıyor. Bizim süratle betonlaşan, otantik görünümünü hızla kaybeden kıyılarımızı düşünmek bile istemiyorum bu noktada.
“MAVİ İLETİŞİM DİPLOMASİSİ”
Yunanistan’dan, denizlerini kamu diplomasi çabalarında, medya etkileme, başarılı lobi ve etkileme faaliyetlerinde kullanma konusunda öğreneceğimiz çok şey var.
Hedef seçtikleri ülkelerin hükümet üyelerini, parlamenterlerini, nüfuzlu basın mensuplarını, sanatçılarını genellikle yazları – tüm masraflarını üstlenerek – bazen aileleriyle birlikte adalara davet ediyor, mezeler, deniz mahsulleri, uzo, Yunan müziği eşliğinde kendi pozisyonlarını anlatıyorlar. Aynı yöntemle ne kadar çok gazeteci, yazar, sanatçı, siyasetçi, işadamı dostumuzu ülkemize davet eder kendimizi daha iyi anlatabilirsek daha etkili ve doğru bir strateji geliştierbileceğimize inanıyorum.
Yeri geldiğinde bu insanların, kendi ülkelerinde Türkiye’yi gerektiği şekilde çarpıtmadan anlatacaklarına inanıyorum.
Uzun yıllardır dünyanın dört bir tarafından gazeteci gruplarına ülkemizi tanıtmak için liderlik yapıyor, değişik projeler üretiyorum. Ne zaman Türkiye’ye ön yargılı bir gazeteci görsem mutlaka bir fırsat yaratıp özellikle davet ediyorum.
Organize ettiğim Türkiye tanıtım gezilerinden birini hiç unutmuyorum. Ülkemizden davet ettiğim 15’ten fazla seyahat yazarının unutamadığı, en çok etkilendiği bölüm Bodrum’da yatla Türkiye sularında mavi tura çıkmaktı.
Tüm dünya ülkelerinden gelen gazeteciler birbirleriyle daha fazla kaynaşmış, birbirlerini hiç unutmamışlardı. Hala bu gezide kurduğum dostlukların tadını çıkartıyorum, her biri ile iletişim halindeyim. Onlar da beni davet ediyorlar ülkelerine yazı yazmam için. Ne zaman Türkiye’ye toplantılara davet etsem koşarak geliyor, her seferinde bizden övgüyle bahsediyorlar.
Onun için siz siz olun, her bulduğunuz fırsatı denizlerde, adalarda değerlendirin. Suyun tedavi edici, heyecanlandırıcı, yaşam uzatıcı, sorun çözücü bir etkisi olduğunu hiç unutmayın.