30 Yıl Sonra Köyümüzde: Önce Delirdim, Sonra Mankurt Oldum

28.01.2022

Elşad Eyvazlı – KGK Dış Medya Meclis Başkanı

Bir anlık düşün; doğup büyüdüğün ev, bahçe, köy sana yabancıdır.
Çocukluğunun geçtiği yerleri görüp hiçbir şey hatırlamıyorsun…
Bir zamanlar her noktasını bildiğin patikaları, yolları, dağları, taşları, hiçbir şeyi, hiçbir şeyi tanıyamaz olmuşsun…
Özüne yabancısın, kendini hatırlayamaz olmuşun, kendini tanıyamıyorsun.
Delirmiş gibisin…

6 Eylül 2021…
Babam ve arkadaşlarımla köyümüzdeyim.
Ermenistan işgali öncesi 120 hanesinde mutlu bir yaşam süren SARITAŞ köyü. Şimdilerde ise tamamen unutulmuş, bin yıllar önce yapılmış, gözden, gönülden uzak mezarlığı andırıyor.
Sanki her şey biraz daha küçülmüş bu köyde…
En iyi halde, evlerin yerinden mezar taşlarına benzeyen taşlar görünüyor…
Yolları çalı çırpı basmış; yollarda 30 yıllık hasret kadar ağaçlar bitmiş. Pınarların yatağı, sesi; kuşların rengi, ötüşü değişmiş…
Bahçende kendi ellerinde diktiğin ağaçlardan biri bile kalmamış. Yerine değişik kara kura ağaçlar bitmiş…
Ovalar dere tepe olmuş; dere tepe ovalığa dönüşmüş…
Her şeyin ama her şeyin yüzü değişmiş…
Hayır, belki de sen değişmişsin, hiçbir şey anlayamıyorsun…
Gözlerini kapatıyorsun; kendini bir şeyler hatırlamak, gördüklerini eskilerdekine benzetmek için zorluyorsun…
Olmuyor, yapamıyorsun…
Mankurt gibisin…

Son kez köyümüzü 1993 yılının nisanında görmüştüm.
Askerdim o zaman. Köyümüzden 15-20 kilometre uzakta yapıyordum askerliğimi.
İlimizin, Kelbecer’in işgaline daha saatler vardı…
Mevkii terk etmek emri almıştık. Köyümüzü görüp de gitme kararı aldım o zaman…
O zamanlar köyümüzü görmek zaten bir başka dertti…
İnsanlar canlarını alıp da kaçıvermişlerdi.
Bahçelerde köpekler ulumaktaydı…
Evler de, dağlar da, taşlar da, yollar da, ağaçlar da insansız zavallı görünüyordu. Bu görüntüden saçlarım kabarıyor, tüylerim diken diken oluyordu…
İnsansız köy mü olur?
İnsansız köy…

6 Eylül 2021…
Babam ve arkadaşlarla köyümüzdeyim.
Tam anlaksız durumdu…
Bir şeyler anlamak için kendimi toparlayıp kenara, tenhalığa çekiliyor
Yine kendimi zorlayıp köyümüzün mutlu günlerini hatırlamaya çalışıyorum.
Çevremde gözükenler buna fırsat vermiyor.
Gözlerimi kapatıyorum.
Sanki beynimdeki ölmüş hücreler dirilmekte…
Annem hayattadır. Köyümüzün bütün ölenleri sağdır…
Evimiz, bahçemiz, konum komşu, çocukluk yılları…
Köyümüzün yaşlı insanları…
Yollar, okulumuz, öğretmenlerimiz…

Gözümü açtığımda her şey yok oluveriyor…
Annemle beraber dünyam ölüyor…
İki metremde duran arkadaşlar beni kutluyor…
Ansızın ürperiyorum…
81 yaşındaki babam…
Hali hal değil…
Köye gelmeden önce babamla planlar yaptıydık…
Falan yere gideriz, falan pınardan su içeriz, falan ağaçtan meyve toplarız, falanca akrabanın mezarını ziyaret ederiz, kendimize yeni evi nerede yapacağımızı kesinleştiririz.
Gördüklerimiz bütün planlarımızı tuzla buz ediveriyor…
Babamın “Eziz, Alemdar (30 yıl öncesinde köydeki komşularımız) vefat etti, beni buraya neden getirdin, kimle görüşeceğim?” demesinden biraz da korkuyorum.
Zavallı babam gözünün ucuyla bile komşularının yıkık evleri tarafına bakmıyor…
Cüret etmiyor…
Düşünceleri karma karışık…
Dili dolaşıyor…
Dolaşık konuşuyor…
Bir zamanlar evlatlarını büyüttüğü evinden , ellerinin nasırıyla yaptığı bahçeden hemen uzaklaşmak, kaçıp gitmek istiyor…
Hissediyorum ki 30 yıl öncesindeki evine, bahçesine dönmeye umutluymuş…
Milyon defa duymuştu evlerin dağılıp, yolların kapatıldığını…
Ama her şeyin mezarlığa dönüştüğünü içinde kabullenemiyormuş…
Şimdi bütün umutları kayboluvermişti…
Sadece oraya, buraya dönüp duruyor, bir şeyler arıyordu…
“Baba, gerçekten mi köyümüzde senin tanıyacağın bir şeyler kalmamış?” diye sordum.
Bir ıhlamur ağacı bulmuştu, sızıltılı sesle. “O, benim diktiğim ıhlamur ağacıdır ve bir de burasının bir tek havası değişmemiş” diyebildi.

6 Aralık 2021…
Bakü’deyiz…
Tam 3 aydır babamla Kelbecer hakkında, köyümüz hakkında hiçbir şey konuşamaz olduk…
Gördüklerimizi dilimize getirme cesareti yok bizde…
Fakat babama köyümüzün harabelerini ziyaret epeyce iyi gelmişti. Fiziği de, konuşması da, sinirleri de da düzelmişti…
Kelbecer’in Ermenistan işgalinde olduğu dönemlerdekinden farklı olarak ne hastalıktan, ne yaştan, ne de zamaneden sitem ediyor artık…

Ve sonunda…
Babam dedi: Yusuf’la (torununu kastediyor) köyümüzde yeni ev yapacağız…
Hem de daha iyisini…
Bak işte, yalnız şunu anlayamıyorum; neden benimle, kendi oğluyla köyümüzde yeni ev yapmak istemiyor, benim oğlumla yapmak istiyor?