En kahraman batı basını!
Şaban Aslan – Sabah Gazetesi Yayın Koordinatörü
Helen Thomas, Beyaz Saray’ın en kıdemli muhabiriydi… 89 yaşındaydı ve John F. Kennedy’den bu yana burada çalışıyordu. Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine yapılan kanlı İsrail saldırısına ”Yahudiler Filistin’den defolup gitsin” diyerek tepki koymuştu.
Tek bir cümlelik açıklama…
Beyaz Saray sözcülerinden Ari Fleischer, Helen Thomas’ın kovulmasını bizzat istemiş, adına çalıştığı Hearst ve Nine Speakers ajanslarında işine son verilmesini sağlamıştı…
Amerika… Sadece insan haklarının, sınırsız özgürlüklerin, aklınıza gelebilecek her türlü etik değerlerin en uç noktada karşılık bulduğu ülke değil mi Amerika?
89 yaşında bir gazeteci, bir kadın. On yıllardır gazeteciliği en üst noktalarda yapmış bir duayen… Kişisel fikrini açıkladı diye o anda sorgusuz sualsiz işinden kovuluyor…
Bu, medeniyetlerin beşiği olmakla övünen anlı şanlı Avrupa ülkelerinde de farklı değil…
Son yıllarda AB, özellikle de Alman basınını yakından takip ediyorum. ABD’de Helen Thomas örneğinde olduğu gibi, hakim güçlerin hoşuna gitmeyen beyanlar veren insanların başına neler geldiğini şaşırarak izliyorum Avrupa’da.
Sadece gazetecilerin değil… Sıradan insanların, Almanya’da, legal konularda dahi, açıkça fikirlerini beyan etme özgürlükleri yoktur, bilir misiniz? Sıradan bir vatandaşın Almanya’da, sosyal medyadan; Türkiye’yi, Başkan Erdoğan’ı seviyorum” deme özgürlüğü yoktur mesela.
Bunu bana daha önce söyleseler, “Hadi oradan” deyip gülerdim size…
Abartmıyorum… Çalışıyorsanız ertesi gün işinizden atılma, siyasetçiyseniz partinizden kovulma, akademisyenseniz üniversiteden veto yeme riskiniz çok yüksektir.
Mesut Özil mesela… Almanya tarihinin en önemli futbolcularından biridir. Başkan Erdoğan’la fotoğraf çektirdi diye, Alman basını tarafından linç edilmiş, bu ülkede futbol yaşamı bitirilmiştir.
Türkiye ile ilgili olumsuz görüşleri köpürtülerek manşetten verilen siyasetçilerin, gazetecilerin Almanya’da nasıl rağbet gördüğü… Buna karşılık Türkiye ile ilgili olumlu beyanlar verenlerin nasıl linç edildiği gerçeği, tarafsız, objektif batı medyası imajını yerle bir ediyor.
Alman gazetecilerin, televizyoncuların, Türkiye aleyhinde her türlü olumsuz haberi, yayını yapma özgürlüğü vardır. Hatta Türkiye’de Türkçe yayın yapan bir Alman devlet yayın organı vardır ve her türlü olumsuz haberi, iftirayı hoyratça yapabilmektedir.
Ancak Almanya’da yayın yapan Türk gazetelerin, gazetecilerin, muhalif yayın yapma özgürlükleri yoktur. Sizi hapse atmazlar ama hoşlarına gitmeyen haberler yapan Türk gazetelerine, olmadık ekonomik yaptırımlar uygularlar. Bunu da ustaca, yasal kılıflara uydururlar.
Özgür, demokratik, etik değerler konusunda mangalda kül bırakmayan Alman basını, göçmenlerle ilgili olumsuz yayınlarda en acımasız lisanını kullanmaktan kaçınmaz. Buna karşılık, ırkçıların/Neo-Nazilerin yaptıkları saldırılar, gazetelerin 3. sayfalarında tek sütunda ancak kendine yer bulabilmektedir.
Mesela karakol nezarethanesinde elleri ve ayakları bağlı bir şüpheli, polisler tarafından üzerine benzin dökülüp, yakılarak öldürülmüş, savcı bir cümle açıklama yapmıştır: Şahıs, üzerine döktüğü benzini çakmakla tutuşturup kendisini yakmıştır…
Bütün Alman gazeteleri bu açıklamayı doğru kabul eder ve ertesi gün üçüncü sayfada tek sütundan aynen bu açıklamayla verir. Hemen hiç kimse bunu sorgulamaz bile.
Ama Alman basını objektiftir. Tarafsızdır. İnsan haklarına, etik değerlere duyarlıdır…
Yersen….