Kriz Varken Türk ve Yunan Gazetecilerinin Görevi Nedir?
Kriz varken Türk ve Yunan gazetecilerinin görevi nedir?
Son haftalarda ister Yunanistan’da ister Türkiye’de hangi kanalı izlerseniz izleyin, mesele iki ülke arasındaki gerilim… “Yunanistan ile Türkiye arasında bir savaş mı çıkacak?”, “Yunanistan ile Türkiye arasındaki kriz nereye gidiyor?”… Gazeteciler ve özellikle muhabirler olarak, sükûnete ve soğukkanlılığa ihtiyacımız olan bu kritik ve tehlikeli dönemde rolümüzü anlıyoruz. Çünkü sadece krizi yöneten politikacılar değil, gazeteciler de soğukkanlı ve dikkatli olmalıdır. Bir hatayla kimsenin istemediği sıcak bir olay yaşanabilir.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki bu krizde cevabını aradığımız soru “Kimin haklı olduğu?” değil, “medya ve gazetecilerin olayları nasıl işlediği”dir. Son yıllarda bu sorulara yanıt bulmaya çalışan Türk ve Yunan gazeteciler arasında sonu gelmeyen toplantılar yaptık. Ama şimdi sınav zamanı. Son yıllarda kağıda yazdığımız her şeyi uygulamaya koymak zorundayız artık. Ne yazık ki, haberi tüm boyutlarıyla, objektif olarak vermeye çalışan Yunan ve Türk gazeteciler olduğu gibi bunun aksi yönünde çalışanlar da var.
Haberlerin okunma/izlenme sayısını artırmak ya da kopan gürültüyü yükseltmek için olayları abartanlar var. Her gün, artan aşırı savaş yanlısı yayınlar görüyoruz. Türk basınında olaylarla ilgili bir haber yayımlanmadan önce kısa bir sürede tercüme edilip Yunan medyasında yayınlanıyor. Google translate genellikle gazetecilik rolümüzün yerini alır. Bazen rolümüzü bile iptal ediyor. Bu çok tehlikeli… Çünkü biri Google translate’e güveniyorsa hata yapmak çok kolaydır.
Bugünkü gibi krizlerde; tecrübeli, güvenilir, ciddi gazeteciler öne çıkmalı. İklim, gergin olduğunda daha fazla gerginlik arayanların yaptığı yayıncılık olayların sakinleşmesinin önünde büyük bir engel oluşturuyor. Hatta sadece bu tür krizlerde kendilerini nasıl terfi ettirecekleriyle ilgilenen hırslı gazeteciler de işin içine giriyorlar.
Genellikle ciddiyetsiz olan web siteleri, sonunda sadece kafa karışıklığına neden olan bir rol üstleniyor. Hatta sosyal medyadan aldıkları haberlerin kullanıldığı doğrulanmayan birçok sahte haberin kullanıldığı güvenilmez bir yayıncılık yapıyorlar. Gerçekle hiçbir ilgisi olmayan, yanıltıcı videolar ve görüntüler haber olarak yayımlanıyor. Ve tüm bunlar aslında gazeteciliğin kendisini ve gazetecileri etkiliyor.
Sonuç olarak, iki halkın dostluğuna inanan Türk ve Yunan gazeteciler olarak bunca yıldır ortaya koyduğumuz çabaları boşa harcamamalıyız. Şimdi teoriyi pratiğe çevirme zamanı. Gerçekleri gizlemeyi veya sanal bir gerçeklik sunmayı önermiyorum. Tam tersine abartmadan, gerçekleri olduğu gibi aktarma ciddiyetinde olmayı öneriyorum. Aslında baktığımızda bizim görevimiz de sadece bu değil mi?
Anna Andreou
KGK YUNANİSTAN TEMSİLCİSİ