Basın Özgürlüğü ve Sınırları
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ VE SINIRLARI
Basın; yasama, yürütme ve yargının yanında “Dördüncü Güç” olarak adlandırılmaktadır. Basının temel görevi, devleti denetleyen bir kamusal güç olmasıdır. Böylece devlet iktidarının kötü uygulamaları gözler önüne serilebilmektedir. Bağımsızlığını koruyan basın hem haber, düşünce ve bilgileri yorumlayarak ve değerlendirerek kamuoyunun oluşmasında etkili olacak hem de siyasal iktidarı sürekli gözetleyerek ve eleştirerek özgürlükleri koruma altına alacaktır.
Anayasa Mahkemesi’nin basın özgürlüğünün demokrasi için önemini vurguladığı değerlendirmesi dikkate değerdir. Mahkemeye göre; “Basın özgürlüğü düşüncenin iletilmesini ve dolaşımını gerçekleştirerek bireyin ve toplumun bilgilenmesini sağlar. Çoğunluğu muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanabilmesi, açıklanan düşünceye paydaş sağlanabilmesi, düşünceyi gerçekleştirme konusunda ilgililerin ikna edilebilmesi çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir.” Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ile basın özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir.
Basının görevini özgürce yerine getirmesi “kamu yararı” kavramının hayata geçirilmesi ile doğru orantılıdır. Bu, özgürlük önündeki her türlü engel, kamu yararının gerçekleştirilmesini de engelleyecektir.
Demokrasi, hukuk devleti demektir. Demokratik bir sistemde kamu gücünü elinde bulunduranların yetkilerini hukuki sınırlar içinde kullanmak demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur.
Basın ve kamuoyu denetimi en az idari ve yargısal denetim kadar etkili bir rol oynamakta ve önem taşımaktadır.
Halk adına kamunun gözcülüğü görevini gören basının işlevini yerine getirebilmesi özgür olmasına bağlı olduğundan, basının özgür olması herkes için geçerli ve yaşamsal bir özgürlük olarak görülmektedir.
Tekelleşme olgusunun basın özgürlüğü önünde bir engel sayılmasının en önemli nedeni basın organlarının bir veya birkaç gücün elinde toplanmasına yönelik tehlikedir. Basın özgürlüğü bireyin mümkün olduğu kadar geniş ve çeşitli bilgilerle karşılaşabilmesini ve bilgilerin objektif olarak kendisine sunulabilmesini gerektirir.
Oysa basında tekelleşme, tek yönlü haber dolaşımı yoluyla yığınların gerçek dışı şartlanmasına yol açan çok yönlü bilgi dolaşımını engelleyen bir etkendir. Basının kitleleri etkileme gücünü bilen yöneticiler ya da yönetici adayları, tarihin her döneminde iktidara gelmek ve iktidarlarını sürdürebilmek amacıyla iletişim kanallarını denetimlerinde tutmuşlar, basını denetlemek için lisans (ön izin) ve sansür (ön denetim) gibi mekanizmalara başvurarak yandaş yaratmanın ve yandaşlarını örgütlemenin yollarını aramışlardır.
Basın her zaman siyasetçiler ile karşı karşıya gelmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) siyasetçilerin eleştirilmesine yönelik yapılan itirazlarda ortaya koyduğu birçok kararda, siyasetçiler için kabul edilebilir eleştiri sınırının diğer bireylere göre daha geniş olması gerektiğini ileri sürmüştür. Diğer taraftan, kamuoyunun dikkatini sürekli olarak çeken kişilerin özel hayatlarına yönelik her müdahalenin meşru sayılabilmesi için, saldırıya muhatap olan kişinin özel hayatının gizliliği hakkına nazaran üstün nitelikte bir kamu yararının bulunması gerekmektedir.
Ünsal Karabulut
KGK YAYGIN MEDYA MECLİS ÜYESİ