Sizi asla unutmayacağız, affetmeyeceğiz
Edward Said’in, dünyanın en önemli akademik çalışmalarından biri olarak kabul edilen ünlü Oryantalizm (Şarkiyatçılık) kitabını okuyorum. Batılıların Doğululara sömürgeci ve aşağılayıcı
yaklaşımlarını Şarkiyatçı bakış açısıyla ele alıyor Said. Sömürgeciliğiyle ünlü İngiliz ve Fransızların Şark’a yıllarca kültürlerini empoze ettikten sonra sömürge yaptığını ama 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Amerika’nın, doğrudan işgal yöntemiyle, bodoslama, barbarca sömürgecilik dönemi başlattığının altını çiziyor.
Yazarın, ölümünden kısa süre önce tanık olduğu ABD’nin Irak’ı işgali sonrasında yaşanan barbarlıklardan çok etkilendiği görülüyor. Kitabın önsözünü, ölümünden (2003) kısa süre önce yenilediğini ve Irak işgaline çok geniş bir yer ayırdığını görüyoruz. Edward Said, tam da burada, Amerikan barbarlığıyla Batılı gazeteci, yayıncı ve uzman diye kendini pazarlayan sahtekarların, algı oluşturarak Amerikan işgaline nasıl zemin hazırladıklarını, dehşete kapılarak anlatıyor. Diyor ki:
ABD’nin kaba gücü önce, Irak’ta kütüphanelerin, müzelerin yağmalanması ve tahrip edilmesinde ifade buldu. Çökmüş bir 3. dünya diktatörlüğüne karşı (Saddam), Pentagon’da hazırlanan senaryolarla, dünya hakimiyeti için emperyalist bir savaş açıldı. Alim diye Arap uzmanı, İslam uzmanı diye ortaya çıkan ve alim ismine ihanet eden Şarkiyatçılar, bu savaşın gerçek içeriğini gizlediler. Bu, tarihteki entelektüel felaketlerden biridir. ABD’deki kitapçılar bugün, İslam‘ın içyüzüne, Arap ve Müslüman tehdidine dair çığırtkanca başlıklar taşıyan pespayelerle dolu… Bunlara CNN, FOX ve tüm sağ medya eşlik ediyor. Sonra Irak’ın siyasi yaşamı ve petrol endüstrisi yeniden şekillendiriliyor, koca bir müteahhit ve girişimci ordusu giriyor Irak’a…
‘EMBEDDED’LAR
Bunu, Batılı, Hıristiyan, Amerikan vatandaşı bir bilim adamı söylüyor. Özetle, Ortadoğu’da bugün geldiğimiz noktanın özetini yapıyor ve şunu söylüyor tam olarak: Amerika, işgal etmek istediği ülkeyle ilgili, gazetecileri, televizyoncuları, bilim adamları ve parayla tuttuğu sahte uzmanlarıyla, önce algı oluşturuyor. “Demokrasi getirdik” dediği ülkeyi işgal ettikten sonra da inşaat ve petrol şirketlerini devreye sokuyor. Sonsuz bir sömürü dönemini başlatıyor. Dünyanın geldiği sömürü zincirinde, “en etik, en doğrucu, en ünlü” gazetecilerin, televizyon yıldızlarının, bilim adamlarının büyük rolü, günahı yok mu sizce de. Pentagon’un askeri gibi çalışan ve bize dünyanın en iyi gazetecileri diye yutturulan ‘embedded’ları, Peter Arnett’ları, Michael Kelly’leri, Chiristiane Amanpour’ları unutmamız ve affetmemiz mümkün mü?