Yurttaş gazetecisi olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!

17.02.2023

Bireysel dijital iletişim araçlarının yaygınlaşması, herkesin haber üretip paylaşmasına imkân verirken, literatüre “civic journalism” kavramını da sokmuştur.

Türkçe karşılığı “sivil gazetecilik” olarak çevirebileceğimiz “civic journalism”, 90’lı yıllarda ABD’de popüler hale gelen “public journalism” (kamu gazeteciliği) anlayışını temsil eder. Alternatif bir gazetecilik anlayışı olarak halk odaklı gazeteciliği ifade eden bu kavramlar; gazeteciliği hızlandırdığı, haberin anında tüm dünyaya etkileşimli bir şekilde ulaşmasını sağladığı, sıradan insanların da gazetecilik yapabilmelerine, halkı kamusal yaşama müdahil olmada ve fikir belirtmede cesaretlendirdiği, haliyle halkın muhalefet etmesini sağladığı gerekçeleriyle oldukça taraf bulmuştur. Türkçe kaynaklara “yurttaş gazeteciliği” olarak geçen bu kavramla halk okur, bakar, dinler, izler, satın alır. Ya da yığın olmaktan çıkmış; yazar, anlatır, yapar, gösterir, satar ya da katılımcı hale gelmiştir. Kamu yararı odaklı bu anlayış bir yanıyla olumlu görünse de yurttaş burada haber kaynağı olmaktan çıkmış, haberin bizzat yapanı olarak kendi sorunlarıyla ilgili harekete geçerek onu kendi bakış açısıyla çerçevelemeye başlamıştır. Böylelikle haber belki de medyanın mutfağında eşik bekçileri tarafından çerçevelenen o elit-merkezli yapıdan kurtulmuş, ne var ki bu kez yurttaşlar arasında yoğrularak, doğruluğu ve güvenirliği her zaman için tartışılacak olan bir enformasyona dönüşmüştür. Kaldı ki “yurttaş gazeteciliği” olarak Türkçe kullanıma açılan bu kavram, üzerine yüklenilen anlamda da karışıklığa sebep olmuştur. Çünkü halihazırda bir işi olan ve haber ya da sosyal paylaşım sitelerinde içerik üretenler, blog yazmayı hobi olarak yapan bloggerlar ve Twitter kullanıcıları da hep “Yurttaş Gazetecisi” olarak anılmaya başlamıştır. Oysa gazetecilik evrensel olarak tanımlanmış bir meslek türüdür. Gazeteciler “Olay ya da olguları dürüst, etik ve tarafsız bir şekilde araştırıp belgelemek suretiyle haberleştiren” meslek profesyonelleridirler. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti de “Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi”nde gazeteciliği tanımlarken şöyle demiştir: “Düzenli bir şekilde, günlük yahut süreli bir yazılı, görüntülü, sesli, elektronik veya dijital basın ve yayın organında, kadrolu, sözleşmeli ya da telif karşılığı, haber alma, işleme, iletme veya görüş, fikir belirtme görevi üstlenen ve asıl işi ile başlıca geçim kaynağı bu olup, çalıştığı işletme ile ilgili yasalar karşısındaki konumu bu tanıma uygun olanlar gazetecidir.”  Haliyle vatandaştan gazeteci olmaz. Vatandaş tanıklık ettiği olay ya da olguları kendi birikimiyle değerlendirip bir kalıba soktuktan sonra paylaşır. Onun işi sadece düşündüğü ya da tanıklık etiğini kamuya “çuğullamaktan” yani jurnallemekten ibarettir. Çünkü en iyimser bir yanıyla düşünüp onun bu işine “yurttaş gazeteciliği” değil de “yurttaş haberciliği” desek bile haber dediğimiz şey de sıradan bir yazı değildir. Haber yazmak belli bir birikimi gerektirir. Bu kavramı olsa olsa “Yurttaş Bildiriciliği” diye sunmak belki yerinde olacaktır.

Doç.Dr. Yücel Sarı