Anormalleşme…

26.08.2020

Alpaslan Düven- KGK Londra Temsilcisi

Koronavirüs salgını nedeniyle dünya nüfusunun yarısının karantinaya alınması hem doğayı hem insanları olumlu yönde etkiledi. Doğal yaşam yeniden canlılık göstermeye başladı. Korona sonrasında başlayan karantinanın ardından dünya genelinde hava kirliliğinin 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana en düşük seviyeye düştüğü açıklandı.

 Avrupa Uzay Ajansı ise Kuzey Kutup Dairesi’nin üstünde kalan bölge olan Arktik’in üstünde her yıl sonbaharda oluşan ozon deliklerinin nisan ayının ortalarına kadar kapanacağını bildirdi. Karantina günlerinde, Londra banliyölerinde geyiklerin dolaşmaya başladığı, Şili’nin başkenti Santiago’da pumaların şehre indiği ve deniz trafiğinin azaldığı İstanbul Boğazı’nda yunus popülasyonunun artışı da görüldü.

 Bunlar korona virüsünün hayatımıza kattığı güzel şeylerdi. Ancak aklımızı başımızdan aldığı anlar da oldu.

 Örneğin dünya genelinde milyonlarca kişiye bulaşarak yüz binlercesinin yaşamını yitirmesine neden olan virüs, büyük bir korku ve paniğin yaşanmasına neden oldu. Yeryüzünde yaşayan insanların büyük bir bölümü ölüm korkusuyla aylarca evlerine kapandı. Bir çok ülkede hastalıktan ölen ve vaka sayılarında düşüş yaşanması üzerine yaklaşık iki aydır süren tecrit-karantina-izolasyon ise yavaş yavaş sona eriyor.

İngiltere başta olmak üzere birçok ülkede önce paket servisi yapan restoran ve kafeler açıldı. Ardından bazı öğrencilerin eğitime geri döneceği açıklandı. Temmuz ayının ortalarına doğru ise tamamen ‘normalleşebileceğimiz’ söylendi.

 Kuluçkadan çıkan bir civciv, kış uykusundan uyanan bir ayı veya kışın donup yazın dirilen kurbağa misali tam normalleşiyorduk ki, Amerika’da eski bir siyahi hükümlü polis tarafından boğularak öldürüldü ve şiddet olaylarına dönüşen protestolar dünyanın birçok ülkesine yayılıverdi.

Ben bu satırları yazarken, Amerika’da askerler sokağa iniyor, Paris sokaklarında 20 bin kişi gösteri düzenliyor; bazı protestocular polis karakollarını taşlıyor, Trafalgar Meydanı’nda toplanan binlerce protestocu, Amerika’nın Londra Büyükelçiliği önünde gösteri düzenliyor, Hampstead Heath Parkı’nda siyahi gençler ile polis arasında kovalamaca yaşanıyordu.

 Bu sırada halkına ‘sürü’ muamelesi yapan Başbakan Boris Johnson liderliğindeki hükümet, medya tarafından “cinsel ilişki yasağı” olarak adlandırılan ve iki ya da daha fazla insanın kapalı özel ya da kamusal bir alanda bulunmasını yasaklayan düzenlemeyle alay konusu oluyordu. Sürüsünün cinsel hayatını dahi düşünen Başbakan Johnson, kendi karantina kurallarını çiğneyen derin başdanışmanını işten atmamak için çeşit çeşit entrikalar yapıyordu.

Koronavirüs pandemisinin olumsuz etkileri ile mücadele eden İngiltere ekonomisi için anlaşmasız Brexit tehdidi geri dönerken, Avrupa Birliği ve İngiliz müzakerecilerin bu ay gerçekleşecek kilit önemdeki zirveden önce planlanan son tur görüşmeler, serbest ticaret anlaşması olmaksızın 31 Aralık’ta sona erecek süreç için iş çevresini endişelendiriyordu.

 Avustralya Mahkemesi ise virüsün yayılması üzerine karantinaya giren ve tam 72 gün sonra karantinadan çıkarak, renkli bir başörtüyle at üzerinde görüntülenen 94 yaşındaki Kraliçe Elizabeth’in “gizli saray” mektuplarının kamuya açılacağı kararını duyuruyordu.

Biz normalleşmeye çalışıyorken dünyanın farklı köşelerinde başka anormalleşmeler devam ediyor. Artık neyin normal neyin anormal olduğunu karıştırıyorum. Şimdi biz eskiden normal miydik? Yoksa anormal mi? Normallik mi anormaldi? Anormallik mi normaldi? Normal olan kim? Anormal olan kim? Kafamda deli sorular…

 Karantina insanları normalleştirdi. Şimdi ise normalleşme dediğimiz anormalleşmeye devam ediyoruz.