“ANA AKIM MEDYAYA GÜVEN AZALDI”
Gazeteciliğin en sevdiğim tarafı eğer masabaşı gazeteciliği yapmıyorsan sunduğu sayısız seyahat imkanı ve bu sayede hiç durmadan yeni şeyler öğrenip öğrendiklerini de binlerce kişi ile paylaşma imkanın olması. Seyahatler sayesinde başka koşullar altında tanışamayacağın özgün insanlar ile tanışmak, yeni coğrafyalar, kültürler ve mekanlar keşfetmek işin en heyecanlı tarafı. Geçen ay ikinci defa gittiğim Fas’ın Akdeniz’i Atlantik Okyanusu ve Avrupa’ya bağlayan Tanger kentinde “İslam Dünyası ve Amerika Birleşik Devletleri’nin Jeopolitaka Ötesi İlişkileri” ve önümüzdeki on yılda dünyayı bekleyen yeni krizler üzerine düzenlenmiş uluslarası bir toplantıda moderatörlük yaptım. Yine Fas’ın Marakeş şehrinde bir ay aralıkla düzenlenen Kral Muhammed’in ev sahipliğinde “Atlantik Dialogues” tarafından gerçekleştirilen “Daha İddialı bir Atlantik, Dünya için Ne İfade Ediyor? “ konulu toplantıda onlarca siyasetçi, işadamı ve akademisyenle konuşma şansı buldum.
Fas’ta benim yönettiğim oturumda çok değerli konuklar vardı; iABD üst düzey yöneticisi Asha Castleberry Hernandez, Uluslararası İnsan Hakları Uzmanı Ramadan Abujazar, Simpson Düşünce Kuruluşu’nun eski başkanı Ellen Laipson, American Foreign Policy Centre Başkanı İlan Berman ve dünyaca ünlü gazeteci Mouafac Harb, Uluslararası Hukuk Danışmanı Faslı Omar Mahmoud sorularıma yanıt verdiler. Ben gazeteci olarak konuklar arasında tecrübeli bir muhabirle karşılaşınca Gazze olaylarında yitirdiğimiz meslektaşlarımızı hatırlatarak, bu gibi çatışma ortamlarında yanlış anlaşılma ve önyargının çok olduğu anlaşmazlık durumlarında medyanın rolünü sordum.
7 Ekim’den bu yana devam eden İsrail’in Gazze’ye saldırıları, medyanın çatışmada kilit bir rol oynamasına neden oldu. Bazı medya kuruluşlarının, belirli bir bakış açısını savunmak için mesleki standartları terk ettiğine dair suçlamaların olduğu bu ortamda uzmanlar birçok konuda ikiye ayrıldılar.
Yayın konusunda denge ve doğruluk standartlarına uymanın önemi anlatılırken aynı zamanda savaşlarda ve krizlerde bunun ne kadar zor olduğunu vurgulandı.
Gerçekten de, Arap ve Batı medyasının Gazze Savaşı’na nasıl tepki verdiğini gösteren birçok olay yaşandı. Genel olarak, Batı medyası yayınlarını Hamas’ı kınama üzerine yoğunlaştırdı.
Ortadoğu konusunda uzman Lübnanlı gazeteci Mouafac, sorumu yanıtlarken özellikle sosyal medya kirliliğine dikkati çekti.
“Hükümet Ve İstihbarat Birimleri Sosyal Medyada Bilgi Yaymak İçin Daha Fazla Para Harcıyor”
Mouafac, bazı medya kuruluşlarının performansını eleştirerek “Ne yazık ki, birçok medya kanalı ve sosyal medya platformu, kamuoyunu yanıltan ve yanlış yönlendiren haberler yayıyor. Bazı medya kuruluşları, taraflardan birine karşı taraflı haberler ve görüntüler yayınlıyor. Bunların bir kısmı taraflı kaynaklardan bilgi almaktan ya da haberin doğruluğunu araştırmamaktan kaynaklanıyor. Batı’daki bazı haber kanallarının bu rolü gerçeği çarpıtıyor ve medyanın kamuoyuna dürüst ve tarafsız bir şekilde haber ulaştırması rolünü yansıtmıyor. Bazı Batılı medya kuruluşları, bu yanıltıcı ve taraflı tutumları nedeniyle itibarlarını kaybetti” ifadelerini kullandı.
Medya organlarının doğru bilgileri yaymak ve anlaşmazlıkları haber yapmak için harcadığı paradan çok daha fazla parayı sosyal medya içerikleri hazırlamak ve yaymak için kullanıldığını ifade eden Mouafac, “Konuşma özgürlüğüne inanan biriyim. Sosyal medyadaki yalanlar yüzünden büyük bir kirlilik yaşanıyor. Halkı bir şekilde bu yanlış ve yalan bilgilerden korumamız gerekiyor. Yapay zeka ve sosyal medya esnek olan ve daha az kısıtlayıcı kurallar nedeniyle halkı çok yanlış bilgilendiriliyor. Ne yazık ki kamuoyunun büyük bir kısmı görüşlerini sosyal medyadan aldığı bilgilerle şekillendiriyor. Özellikle genç jenerasyon sadece sosyal medyadan bilgi ediniyor. Ana akım medya bu konuda çok muzdarip oldu. Ortada bir kriz var ve bu kamuoyu ile ana akım medya arasındaki güven kurulması için çaba sarfetmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.
“Güven Ama Doğrula, Dinle Ama Bilgiyi Güvenilir Bir Kaynaktan Doğrulamaya Çalış”
Salondaki konukların büyük dikkatle dinlediği Mouafac, Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir araştırmaya da dikkat çekti. Amerika’da son yapılan kamuoyu yoklamasında halkın ana akım medyaya güvenlerinin geçmişle karşılaştırıldığında çok daha az olduğunu gösterdiğini belirten Mouafac, “Buradaki önemli cevaplanması gereken sorun; “Kamuoyu nereye gidecek, hangi kaynağa başvuracak? İnsanın doğası gereği bizler konformistiz ve inandığımız şeyi doğrulatmak isteriz. Doğruyu görmeyi değil.
İnsanların herhangi bir konuda görüşlerini nasıl şekillendirdiği konusunda net bir cevabımız yok” diyerek, “Neye güveneceğimizi bilmiyoruz. Bazen bir konuda bir şey duyuyorum ve bunu doğrulatmak istiyorum. Ama doğru kaynağa ulaşmak çok zor oluyor. Ve medya takipçileri ile ana akım medya arasındaki güvensizlik artıyor.” dedi.
Evet, toplantıdan kısa notlarım bunlar ama İslam Dünyası ve Amerika ilişkileri konusunda daha anlatacaklarım var. Başka bir yazılarda edindiğim bilgi ve değerlendirmeleri ayrıca paylaşacağım.