Biden’ın başkanlığında ABD’nin dünya ve Türkiye ile ilişkileri
Hakan Akbaş – KGK Danışma Kurulu Üyesi
Biden Nasıl Kazandı?
ABD’nin 46. Başkanı Biden, seçmenden aldığı 80 milyondan fazla olur ile, ülke tarihinin en çok oy alan lideri oldu. Trump’a göre 10 milyon daha fazla oy aldı ve % 32 daha fazla delege kazandı. Ülke tarihinde ilk kez bir seçimde katılım yüzde 60’ı aşarak rekor kırdı. ABD’nin en yaşlı başkanı ile ilk kadın siyahi başkan yardımcısı seçildi.
Peki ne oldu da 78 yaşındaki Biden gençleri, 47 yaşında en genç başkan seçilen Obama’dan bile daha fazla harekete geçirebildi? Dünyada otoriter yalan siyasetinin poster siyasetçisi, kutuplaştırıcı üslubu ile kaos yaratan Trump nasıl oldu da iktidar olmanın tüm nimetlerine rağmen seçimi farklı kaybetti? Ne oldu da seçim yarışının son aylarında Biden’a yapılan seçim bağışları başkan Trump’ın iki katına ulaştı?
Biden liderliğindeki Demokratların başkanlık yarışında en başından bir oyun planı vardı:
- Muhalefetin tutkalı ol, koalisyonun fire vermesine izin verme
- Kampanya stratejisi, platformu ve mesajını doğru kurgula, seçmenin kalbine ve aklına dokun.
- Seçmeni harekete geçir ama sokağa dökme, sandığa gönder
Eski nesil aday Joe Biden yeni nesil bir kampanya ile bölünmüş, kaos içinde protestoların yaşandığı yüz yılda bir görülecek pandemi ortasındaki ülkede her seçmene dijital olarak dokundu, gelecek için umut verdi. Biden’ın zaferi son dönemde otoriter popülizmin kök saldığı dünyaya hem umut hem de demokrasiye sahip çıkmak adına önemli ipuçları vermiş oldu.
Biden ile sadece ABD içinde değil, Dünya için de dengeler değişiyor ve bu değişimin yansımaları olacak. Biden dışişleri bakanlığına Anthony Blinken, BM Daimi temsilciliğine Albright Stonebirdge Group’tan, meslektaşımız Linda Thomas-Greenfield, ABD Ticaret Temsilciğine ise Katherine Tai’ı atadı. Tecrübeli, pragmatik merkeziyetçi yeni ekip Obama döneminde Biden ile birlikte çalışmış olsa da yeni bir Obama dönemine geri dönülmeyecek. Zira ABD ve Dünya çok değişti.
NATO ve AB ile güçlü ittifak ve ilişkilerde öngörülebilir politika oluşturma süreci geri gelecek. Brexit sonrası AB içindeki en önemli müttefikini kaybeden Washington için İngiltere’nin Avrupa Birliği’nde olması Amerika için çok önemliydi aslında. Brexit sonrası Biden ile İngiltere ilişkiler yeniden kurgulanacak.
Ortadoğu’da ise, Trump’ın damadının Ortadoğu planının çöpe atılacağı, daha dengeli bir politikanın geri geleceğini düşünüyoruz. Örneğin Biden’ın yapacağı ilk işlerden biri P5+1 nükleer anlaşmasına geri dönmek hatta Tahran ile ilişkileri normalleştirme sürecini başlatmak olacak. Trump ile ABD, nükleer anlaşma masasından tek yanlı olarak çekilmişti şimdi tekrar geri dönecek. Dolayısıyla daha az köşeye sıkışmış, daha az hırçın bir İran bölgedeki Türkiye dahil herkesin lehine olacak.
Diğer yandan; Biden’ın bir Soğuk Savaş dönemi siyasetçisi olduğunu unutmayalım. O yüzden; Putin’in artık bundan sonra işi çok daha zor olacak. Zaten Putin Biden’ı ancak resmi kararın açıklandığı 16 Aralık günü, en geç kutlayan lider olmuştu. Yeni dönemde Amerika’nın birincil düşmanı İran-Çin Rusya üçgenini düşündüğümüzde, “Rusya” olacak. Yani Biden’ın Rusya’nın daha fazla üzerine gitmesini bekliyoruz. Putin de bunun farkında ki, bu yüzden ilk sonuçlar açıklandıktan sonra; Biden’in oğlu Hunter için; “ne Ukrayna’da, ne de Rusya’da suç işlediğini biz tespit edemedik” diye bir açıklama yaptı. “Bu güne kadar neredeydi?” Sorusu geliyor insanın aklına, değil mi?
Çin ile ilişkilerde Trump dönemindeki Soğuk Savaş devam edecek. Çin konusu ABD için artık bir Devlet politikası oldu. Çin’e karşı uygulanan 1. faz tarifeler devam ederken Biden yönetimi yenilerini de getirebilir. Teknoloji, finans, jeopolitik ve askeri alanda iki dev arasında rekabet kıyasıya devam edecek.
Biden ile Türkiye ilişkileri nasıl olacak?
Trump döneminde Türkiye-Amerikan ilişkileri kişisel ilişki üzerinden gitti. Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Donald Trump’ın kişisel ilişkisi aslında gündemi belirledi. Türkiye, Trump’ın başkan olduğu dört yıl içerisinde ne almış, ona bir bakalım. FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen iade edilmedi, 1915 olayları soykırım olarak tanındı ve böyle bir açıklamayı geçmişte hiçbir başkan yapmadı. Yunan ve Ermeni lobisi ile yakın ilişkiler kuruldu. Trump göreve geldiğinde ilk işi Müslümanlara, Müslüman 6 devlete ülkeye giriş yasağı koymak oldu.
S400’leri aldığı için Türkiye’ye 1.25 milyar dolar ödediği halde F35’leri teslim edilmedi. Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir mektup yazarak, tırnak içinde söylüyoruz, “Aptallık etme gel anlaşalım.” Dedi ki; devlet teamüllerinde böyle bir şey bugüne kadar hiç görülmemişti. Rahip Brunson konusunu da hatırlarsınız. Türkiye’den müslümanların elinden kurtarılıp, uçağa bindirilerek götürülen rahip ile Trump, Beyaz Saray’da dini ayin yapmışlardı, değil mi? Dolar da o zamanlar 5 TL’lerden 7.21 TL’ye fırlamıştı, Türkiye’yi avantajlı gümrük tarifelerinden önce çıkardı, Türkiye’ye alüminyum, demir çelikte keyfi ek tarifeler koydu.
YPG’nin terörist başı, Mazlum’u muhatap aldı, askeri destek verdi, müttefik ilan etti. Kudüs’ü başkent ilan etti, büyükelçiliğini oraya taşıdı, Filistin’i damadı Kushner’in asrın barış planıyla Ortadoğu’da izole etti ve Netenyahu hükümetini ortaya koydu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Suriye’den asker çekiyorum diye söz verdi ama askerlerini sadece doğuya kaydırdı, Trump’ın tehditleri sonucu Kuzey Suriye’deki operasyonlarını Türkiye; hedeflediğinin üçte biri alanda yapmak zorunda kaldı ve Ankara’yı Türk ekonomisini, tırnak içinde söylüyoruz “Türk ekonomisini mahvedip yok edeceğim, müttefikimiz Kürtlere saldırırsanız NATO üyeliğinizi askıya alacağım.” diye tehdit etti.
Biden, Doğu Akdeniz tarafında Kıbrıs’ı çok iyi bilen dış politikada tecrübeli bir siyasetçi, dolayısıyla eğer Amerika eskisi gibi yine dünyada daha tarafsız bir yere geri gelebilirse, örneğin Kıbrıs’taki Yunan ve Türk tarafları masaya oturtabilir ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin de içinde olduğu bir planı masaya koyabilir. Türkiye açısından da bu faydalı olur.
Obama’nın başkanlığının ikinci döneminin son üç yılında Biden, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la kurumsal yapı içerisinde birebir ABD –Türkiye ilişkilerinde etkin bir isimdi. Hatırlayın; “Avrupa Birliği bir Hristiyan kulübü mü? Öyle değilse Türkiye’yi tam üye yapmalıdır”. demişti Biden zamanında. Bu sözler; Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da büyük takdirle karşılanmıştı. AB ile ilişkiler noktasında da Biden Türkiye’nin yanında olacaktır.
En son 2021 yılı savunma bütçesi Senato’da kabul edildi. Burada Türkiye’ye karşı 12 Temmuz 2019’da satın alınan S400 Rus hava savunma füzeleri nedeniyle Ankara’ya CAATSA yaptırımının 30 gün içinde uygulanması öngörülüyor. Bu yazıyı yazarken ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, Türkiye Savunma Sanayii Başkanı ve ekibine ilk faz yaptırımları açıkladı. Kasıtlı olarak muğlak bırakılmış bir satırda ABD’nin SSB’ye tüm lisanslı ihracat ve onayların yasaklanması öngörülüyor. Trump’ın giderayak onayladığı bu yaptırımlar, 20 Ocak 2021’de göreve başlayacak rakibi Biden’a Türk-Amerikan ilişkilerinde bıraktığı kriz oluyor. İlk kez bir NATO üyesi ve ABD müttefikine uygulanan CAATSA yaptırımları, ABD için stratejik önemi yüksek olan Ankara’yı Rusya’nın kucağına daha fazla itmeden yeni ABD yönetiminin yeni bir ‘kazan-kazan’ formülü bulmak için Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte çaba sarfedeceğini de düşünüyorum. İki ülke arasında azalan karşılıklı güven, ve zaman zaman çelişen ulusal çıkarlara dayalı realpolitik nedeniyle kolay bir çözüm zor. ABD, savunma sanayii açısından bir NATO müttefikinin aldığı S400’lerin dünyada emsal teşkil etmesini arzu etmiyor. Türkiye ise; Washington’ın koşulsuz ilk adım atmasını bekleyecektir. Zira, şartlı olarak bile verilmeyen Patriot füzeleri, Rusya ile yaşanan jet uçağı krizinde NATO üyesi Türkiye’nin yalnız kalması, 15 Temmuz darbe girişimi ve kurucu üyesi olup $1.250 milyar dolar ödediği halde F35 uçaklarının teslim edilmemesi zaten ikili ilişkilerde yara açmıştı. Lakin, görevi yeni devralan Biden’ın Kongre’ye rağmen koşulsuz ilk adım atması mümkün görünmüyor.
Türkiye -ABD ilişkilerini geliştirmek için ne yapmalı?
Biden kazandı ve önümüzdeki dört sene Türkiye Biden hükümetiyle çalışmak zorunda. Üstelik yeni yönetim ile Ankara yeni yıla S400 yaptırım krizi ile giriyor. Ankara’nın atacağı adımlara göre en az bir yıl yürürlükte kalacak yaptırımlara ilave olarak daha şiddetli yenileri de getirilebilir. Yine 5 Ocak’ta Senato da Demokratlara geçerse bu sefer ilave yaptırım baskısı Ankara-Washington ilişkilerini 2021’de daha da zor olacak. Avrupa Birliği Mart 2021 zirvesine kadar Biden yönetimi ile Doğu Akdeniz ile ilgili yaptırım paketini koordine etmesi ve tabii Mart 2021’e ertlenen Halkbank davasından (eğer bir son dakika anlşaması olmazsa) milyarlarca dolarlık bir ceza çıkması bekleniyor.
Gündem zor, iki ülke arasındaki sorunlar yıllardır büyüdü. Devletler ilişkilerini kişiler, aileler üzerinden belirlememeli. Türkiye’nin çıkarları üzerinden gerçekçi ve uzun dönemli politikalar üretilmeli. Artık kişi odaklı bir şekilde gündem belirlemek, sonuç almak dönemi bitti. Türkiye son dört yılda Temsilciler Meclisi ve Senato’yu bypass ederken, Trump’ın yarılmasına sadece bir ay kala Kongre’nin zorlamasıyla savunma bütçesine koyarak geçirmesinin bir tesadüf olmadığını anlamalıyız.
Biden’ın başkanlığı ile birlikte öngörülebilir politikalar üzerinden çok paydaşlı diplomasi ve istişareler üzerinden kurumsal bir ikili ilişki icra edilecek. Biden’ın dış politikadaki engin tecrübesi ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın ilişkisi faydalı bir başlangıç noktası. Ankara yeni yönetim ile çalışmak üzere yeni bir ekip kurmaya başladı bile. Türkiye’nin ABD büyükelçiliğine ABD’de eğitim alıp yaşamış Japonya büyükelçimiz atandı. ABD ile tüm ilişkilerde ABD siyaset yargı kültür sanat ve iş dünyasını bilen tecrübeli çekirdek ve danışmanlardan kurulu bir ekip gorev almalıdır. Vakit geçirmeden ABD’deki Türk dostu Amerikalılar ve Türk disaporası canlandırılmalıdır. Türkiye Senato ve Temsilciler Meclisi’nde seantör bazında eyalet ve hatta şehirlerden örgütlenerek Türkiye imajını onarmak için kapsamlı etki-tesir kampanyasına başlamalıdır. ABD’de gorev verilecek lobi firmalar liyakat göre seçilmeli ve önerileri dinlenmelidir. Yıllık 50 ila 100 milyon dolarlık bir lobocilik fonu sadece bir başkangıç olacaktır.. Çünkü ABD politikamızı sadece Trump ailesi ve Beyaz Saray üzerinden götürdüğümüz için şu anda Türkiye markası Washington’da şu anda çok zehirli, dolayısıyla bunu yine eskiye döndürmek için işimiz zor olacak.