FEDAKÂRLIĞIN SİMGESİ

29.01.2024
11 Mart 1959 yılında Adana’da doğmuştur. 25 yıldır yerel gazete ve TV sahibi olan Savaş Çokduygulu, basın meslek hayatına Adana’da METRO TV’yi kurarak başlamıştır. Yerel televizyon olan METRO TV’de, hem televizyonu, hem de haber dairesini yönetmiştir. Çokduygulu, Parlamento Muhabirliğini Anadolu’da yapan ilk isimdir. 20 yılı aşkın süre parlamentoda Cumhurbaşkanı, Başbakan ve siyasi parti liderleri düzeyinde, çok önemli röportajlar yapan Savaş Çokduygulu, ‘MOZAİK’ adıyla yaptığı TV programlarında, o günün şartlarında ilkleri gerçekleştiren bir çok yayına imza atmıştır. Parlamentoda, röportaj yaptığı kişiler arasında, Türkiye siyasetine damga vurmuş çok önemli isimler yer almıştır. Daha sonra Adana 5 Ocak Gazetesi’ni kuran Savaş Çokduygulu, bu yıl 21. Yılını kutlayacak olan gazeteyi Türk medya sektöründe önemli bir yere taşımıştır. Adı Adana’nın kurtuluşuyla özdeşleşmiş olan 5 Ocak Gazetesi, bugün, Türkiye’de marka ve bilinirlik anlamında ilk sıralarda yer almaktadır. Anadolu’nun önemli bir sanayi şehri olan Adana’da, Çokduygulu’nun İmtiyaz Sahibi olduğu 5 Ocak gazetesi, kentte en saygın ve güvenilir medya kuruluşudur. Gazetede 20 kişilik dev kadrosuyla kent için çalışan, halkın doğru haber almasını sağlayan Savaş Çokduygulu ve gazetesi 5 Ocak, Adana’da her yaptığı gündem olan ve kentte otokontrolü sağlayan en önemli 4. Kuvvettir. İyi bir Adanalı olan Çokduygulu, Adana’nın hak ettiği yerlere gelmesi için çok önemli lobiler yapmış ve hala bu lobilere devam etmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Savaş Çokduygulu, Çukurova Gazeteciler Cemiyeti üyesi ve Sarı Basın Kartı sahibidir.

Yazıyor, yazıyor…
Kulağınıza hiç yabancı gelmiyor değil mi?
Hemen geçmişteki yerli filmlerin fragmanları ve gazete haberlerinde o gün nelerin manşet olduğu
süzülüyor gözlerinizden, dalıp gidiyorsunuz uzaklara…
Pekiyi nedir gazete ve kimdir gazeteci?
Hangi koşullar altında çıkar gazete ve hangi mücadelelerin ardından yazar bir gazeteci?
Elbette bunların cevabı; haber kaynağından muhabirine, tekniğinden matbaasına ve dağıtıcısından
okuruna kadar geniş kapsamlı bir araştırmanın ardından ancak verilebilir.
Ama tek kelimeyle gazetecilik fedakârlığın simgesi, gazete de o emeğin ve alın terinin karanlıkları
aydınlatan meşalesidir…
Gazeteler ve gazeteciler, yaşadıkları toplumun dertlerini, sıkıntılarını ve yaşanan darboğazları
gündeme taşımış ancak bu yükün altında ezilmelerine rağmen kendi sorunlarını dil verip
haykırmamıştır. Gazetecilikten patronluğa yükselenler de çalışanlarını gazeteciliğin patronluğuna
adeta ezdirmiştir. Basın özgürlüğünden sansüre uzanan yol bunun sonucudur.
Bu süreçte; dünyadaki gelişim ve değişimlere ayak uydurarak kendisine yeni kapılar açan gazetecilik;
haber alma akımlarının dijital mecrasında sürüklenirken kağıttan uzaklaşmış ve farklı bir boyut
kazanmıştır.
Türkiye’de bir zamanlar Doğu ve Güneydoğu kentlerine Adana’dan özel hatlı araçlar tahsis eden
gazeteler, şimdi cep telefonlarından hangi haberin ya da hangi yazarın kaç satıra kadar okunduğunun
ve okurun o haberde kaç dakika kaldığının hesaplarını yapıyor.
Anlayacağınız, kağıt da olsa dijital de olsa gazetecilik zor, titizlik isteyen ve öğrenimi hiç bitmeyen asil
bir meslektir.
Gazete kağıdından mizanpajına, görsel sunumundan fiyatına ve okur ile yazar diyaloğuna kadar hâlâ
önemini koruyan gazetecilik; dijital dünya ile yerel ulusal kavramını aşmış ve bir web sayfası nereden
yayın yaparsa yapsın dünyanın dört bir yanından ulaşılır hale gelmiştir.
Tabii daha çok kazanmak amacıyla okur sayısını artırma sevdasına düşen bazı dijital yayıncılar,
dezenformasyon ve manipülasyon girdabıyla sektörü zor durumda bırakmış ve gazeteciliğin asaletine
gölge düşürmüştür.
Ne olursa olsun gazeteler ve gazetecilik, evren var oldukça yaşayacak ve zamanla kabuk
değiştirecektir. Dün, basımcılıkta harfleri satır olarak dizen ve döken dizgi makinesi entertip'ten
daktiloya, bilgisayardan cep telefonuna hatta ses düzeneğiyle haber yazımına kadar uzanan süreçte
gazetecilik dünyanın en saygın mesleği olarak yoluna devam edecektir.
Yazar var oldukça; ister kağıt, isterse dijital ortam kendi varlığını bir türlü sürdürecektir.
Okur nefes aldıkça, yazarın kalbi çarpacaktır.

Gece istediği kadar karanlık, ortam istediği kadar bulanık olsun; gazeteci, elindeki meşalesiyle aydınlık
yarınların ışığını emeğine ve alın terine katık edip, güneşe kavuşacak, içindeki yazma sevdasıyla
okuruna ulaşacaktır.
Yazıyor, yazıyor diyen olmasa da…
Gazeteler ve gazetecilik fedakârlığın simgesi olarak sonsuza kadar yaşayacaktır.