Hey gidi günler hey basında anılarla dolu 40 yıl

27.01.2021

Erdem Noyan – KGK Danışma Kurulu Üyesi

Bugün 10 Ocak; Çalışan Gazeteciler Günü.

Nice, özgürce düşünüp yazabildiğimiz günlerin gelmesi dileğiyle bu meslekte görev yapan gazeteci arkadaşlarımın bu özel gününü kutluyorum.

 

Günün anlam ve önemine binaen ülkemizde basının, içinde bulunduğu bugünü ve yakın tarihini, dergimiz için kaleme almayı gerekli gördüm. Zira 70, 80, 90 ve 2000’li yılları yaşayan canlı bir tanık olarak, o zaman ile şimdilerde yapılan gazeteciliği karşılaştırmak istedim.

 

70’lerin son yıllarıydı. Gazetecilik Yüksek Okulu mezunu, çiçeği burnunda genç bir gazeteci adayı olarak bu mesleğe başladım. Anarşinin kol gezdiği bir ortamda görev yapmaya başladım. Ancak o yıllar bile özgürce gazetecilik yapıyor ya da yapmaya çalışıyorduk.

 

İlk iş tecrübem, Son Havadis Gazetesi’nde oldu. O yıllarda gazetelerde dev gibi isimler yazı yazıp haber yapıyorlardı. Mesela, Ankara temsilcimiz Mehmet Muhsinoğlu idi. Onun disiplin ve tecrübelerinden yararlanarak başladım mesleğe. Büroda Can Pulak, Fethi Akkoç, esprileriyle tanınan rahmetli Cenk Koray, Kancan Danışkan gibi yılların tecrübeli gazetecileri vardı ve bizlere gazetecilik mesleğinin ilkelerini anlatırlardı. Derlerdi ki: Kimsenin kulu olmayacaksınız, iktidar yanlısı olmayacaksınız, yalan haber yazmayacaksınız, tek taraf olduğunuz yer halkın yanı olacak, haberlerinizi halk için, halkın yanında ve halk adına yapacaksınız. Kırk yıllık gazetecilik hayatımda bu ilkeleri hiç unutmadım.

Sevgili okuyucular, o dönemde ülkenin içinde bulunduğu bütün kargaşaya rağmen basın özgürdü. Haberler, kimseden çekinmeden yapılırdı. Dönemin siyasi liderleri çok hoşgörülü ve demokratlardı.7 defa iktidara gelip 8 defa iktidardan giden bir Süleyman Demirel, bir CHP lideri Bülent Ecevit, ihtilal sonrasının güçlü ismi Turgut Özal, nüktedanlığı ile tanınan MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan gibi siyasetçiler vardı. Gün geçmiyordu ki kendileriyle ilgili ağır, siyasi eleştiriler çıkmasın. Ya da kendileriyle ilgili karikatür dergilerinde bir karikatür çıkmasın. Dönemin siyasi liderleri, her şeye rağmen basını koruyup kollamışlardı. Ancak suç mahiyetinde ağır hakaretler olursa, cezai işlem başlatılırdı. Mesela ben, kırk yıllık bir gazeteci olarak bir kez bile savcı ve hâkim karşısına çıkmadım. Bir haberimden dolayı karakola davet edilmedim. Ben de zaman zaman partiler ve liderleri aleyhinde yazılar yazdım. Ama hiçbiri soruşturma açtırmayı düşünmedi. 80 ve 90’lı yıllarda hemen hemen aynı parti ve liderleriyle ülke yönetildi. Basın özgürlüğü güçlüydü. Yazılarımızı özgürce yazıp karikatürlerimizi çiziyorduk. Sadece 1980 darbesi döneminde, basın özgürlüğü sekteye uğradı. Gazeteler kapatılarak gazeteciler kolaylıkla içeriye atıldılar. Kenan Evren başkanlığında oluşturulan konseyin onayı olmadan hemen hemen hiçbir yayın ve yazı çıkmıyordu. Darbe sırasında Türkiye’nin en çok satan gazetesi olan Günaydın Gazetesi’nde çalışıyordum.

 

90’lı yıllarda ülke, özellikle ekonomik sıkıntılar içinde ise de anarşi bitmiş, ancak bu defa PKK terörü çıkmıştı. Basın özgürlüğüne dokunan yoktu. Gazeteler, yazar ve çizerler özgürce yazılarını yazmaya, karikatürlerini çizmeye devam ediyorlardı. Kimi gazeteci ve siyasilere suikastlar olmuştu. Yalan haber yazmıyor, iftira atmıyor, mümkün olduğunca belgeye dayalı habercilik yapmaya özen gösteriyorduk. Siyasi parti ve liderlerden dikkat çeken baskılar gelmiyordu.

 

2000’li yıllarda ise durum değişti. Güçlü bir şekilde AK Parti iktidarı iş başına geldi. AK Parti iktidarının ilk 6 yılında, 70, 80 ve 90’lı yıllardaki gibi gazetecilik yaptık. Herkes serbestçe ve özgürce yazılarını yazıp karikatürlerini çizmeye devam etti. Ancak, daha sonra ne olduysa oldu; basın özgürlüğü birdenbire yön değiştirdi. Bilmediğimiz yandaş ve karşıt basınla tanıştık. Bizim kuşaklara öğretilen basın ilkeleri bir tarafa bırakılmış, bambaşka bir basın ordusu ortaya çıkmıştı. Böyle bir ortamda 70, 80, 90’lı yılların, o basın özgürlüğünü sonuna kadar yaşamış bir gazeteci olarak “hey gidi günler hey!” demekten kendimi alamıyorum. Umuyorum ve inanıyorum ki o özgürlükçü basın ortamına yeniden kavuşuruz.