‘Kendine Demokrat’ Gazeteciler
‘Kendine demokrat’ Gazeteciler
Alman medyası ve siyasetçileri sürekli Türkiye’nin demokrasisine insan hakkı uygulamalarına ve basın özgürlüğüne yönelik eleştiriler yöneltir.
Sanırsınız ki Almanya, demokrasinin, insan haklarının, basın özgürlüğünün, tüm etik değerlerin en üst düzeyde korunup kollandığı, herkesin her düşündüğünü ulu orta konuşup yazabildiği bir ülkedir.
Gerçekler, bildiğimiz, bize anlatılan, öğretilen Almanya’yla hiç bağdaşmıyor.
Sabah Avrupa muhabirlerinin her gün servis ettiği haberleri ilk zamanlar büyük şaşkınlıkla karşılamıştım. Batı medeniyetinin, demokrasisinin, etik değerlerinin, bize aktarıldığı kadar masum olmadığını biliyordum ama detaylara girince konunun daha vahim olduğuna tanık oldum.
Şöyle bir şey söylesem inanır mısınız mesela: Sıradan bir işi ve geliri olan, bir ofiste çalışan beyaz yakalı bir çalışansınız. Sosyal medyanızdan, Alman devletine, polisine ya da gizli servisine bir eleştiri yönelttiniz. Sert şekilde uyarılırsınız. Eğer mesajı kaldırıp özür dilemezseniz işinizden olabilirsiniz. Oturumuz, çalışma izniniz sorgulanır…
Almanya’ya Türk işçi göçünün üzerinden 61 yıl geçti ancak Türkler hala ülkede yabancı gibidir. Bunda Alman basınının taraflı yayınlarının büyük rolü vardır. Alman basını, Türklere ‘yabancı’ olduklarını hissettirmek için elinden geleni arkasına koymaz.
Kimlik kartında Türk yazan hemen hiç kimse, bugüne kadar Avrupa’da terör olayına karışmamıştır. Ancak herhangi bir saldırı olayı yaşandığında, Alman basını, hiç sormadan, soruşturmadan, saldırganın Türk olduğunu, Müslüman olduğunu deklare eder.
Gerçekler ortaya çıkar ama anlı şanlı Alman medya kuruluşları, bir düzeltme bile yayınlamaz…
Mesela Hanou’da 19 Şubat 2020’de, Türklerin de aralarında olduğu 9 kişiyi katleden ırkçı terörist, olayların iç yüzü ortaya çıkana kadar, Alman basınında İslamcı terörist diye yer aldı. Gerçek sonra anlaşıldı ama kimsenin özür falan dilediğini duymadık.
Almanya’da yaşayan Türkler, yıllar önce Yunan arkadaşı ile birlikte, emekli bir öğretmeni döven Serkan Aksu olayını hiç unutmazlar. Basın, konuyu ısrarla gündemde tutup yargı üzerinde öyle bir baskı oluşturmuştur ki ülkede cinayete bile 3, 4 yıl hapis cezası verilirken Aksu’ya dayaktan 12 yıl hapis cezası verilmesini sağlamıştır.
Bir diğer olay…
Alman genci Marco Weiss’in, 2007’de Antalya’da, 13 yaşındaki İngiliz kız çocuğuna tecavüz etmesi sonrası yaşanan gelişmeler de Alman basının tarafsızlığına gölge düşürmüştür. Alman basını, haberleriyle Marco Weiss’in davası üzerinde korkunç bir baskı kurarak, bir tecavüzcünün serbest kalarak ceza almasının önüne geçmiştir.
Polis devleti olan Almanya’da polisten dayak yiyen hatta orantısız güç kullanımı nedeniyle ölen çok sayıda Türk genci olmuştur. Bu gençlerin haberlerini Alman basınında, belki üçüncü sayfada tek sütunda görürsünüz.
Ancak bir Türk ya da Afrikalı, bir Afgan, bir Alman’la kavga etse, günlerce kimin haklı olduğuna bakılmaksızın, aleyhte yayınlar yapılır, göçmenler linç edilir.
Batı demokrasisi, kendini kollayan, kendinden olmayanı linç etmeye odaklı bir demokrasidir.
Bunu yaparken de basınını sonuna kadar kullanır. Bunu da herkese, “İşte demokrasi, basın özgürlüğü budur” diye yutturur…
Şaban Arslan
Sabah Gazetesi Haber Koordinatörü