Rollerimiz…

05.08.2022

Rollerimiz…

Türkiye’de medya iki ayrı kutup üzerinde duran bir siyasi manevraya dönmüş. İşin reng tonu yok. Ya siyah, ya beyaz… Şöyle Cumhuriyetten bu yana siyasetin renk tonuna baktığınızda elbette benzer durumlar vardı. Ama basının kamu adına rolü ise bu kadar tartışılamıştı.

Olgu’dan uzak, algı amaçlı yapılan ve yaptırılan haberlere bakınca işin nasıl bir renge ve ruha büründüğünü görmek mümkün..

Yazının girizgahı ile bu iş sadece Türkiye’de olduğunu düşünüyorsanız, kesin bir yanılgı içindesiniz derim…  Aslında dünyanın her yerinde bu böyle… Hatırlayalım; Körfez Savaşında Amerikan askerlerine iliştirilen gazeteciler oldu. Savaşı haklı kılıcak dezenformasyon haberleri yapıldı. Dünyanın baba medyası bu haberlere sayfa sayfa yer açtı. Televizyonları ise saatlerce bu dezenformasyonun  gerçeğini anlatarak izleyiciyi kandırdı.

Bugün Rusya ve Ukrayna savaşının bir parçası da bu değil mi? Yine basın ve yine mensupları sahnede… Bir gazeteciye gelen bilginin teyid edilmeden verilme halinin sonuçlarını okuyoruz.

Kendi ülkemizde bile, ekrana çıkan her konuya ahkam kesen meslektaşlarımızın entellektüel derinliğini okumakta zorlanıyoruz. Herşeye bir sözü olanların gerçekte neye sözü olduğunu merak ediyorsunuz.

Bugünkü tarihi sorumluluğumuz ise, kalemimizden dökülen mürekkepin tarihin raflarında nasıl yer alacağıdır. Ekrandaki söylem dijital arşiv sayesinde önümüze akacak olandır.

Hatırladığında pardon mu diyeceğiz? Sizce iş bu kadar basit olabilir mi?

Körfez savaşının  günah çıkaran azizlerine bakıyorum… Ve utanıyorum… İnsanoğlu her daim gerçeğin peşinde koşacakken, ona bu gerçeği sunacak olan basının sorumluluğunu bir kez daha hatırlatmak gerekir.

Gazeteciliğin evrensel ilkeleri bu işi yapan herkesi bağlar. Artık algıdan çok olguya bakmamız gerekir. Bilginin kutsal, ama yalanın ise cehennemlik olduğu gerçeği her daim paylaşılacaktır.

Ayrıca alınan sahip derinliği olan uzman muhabirin herkese katkı sunduğu gerçeğini de gözardı etmemek lazım. Bilginin derinliği, süzgeçten geçirilmesi ve gerçekler ışığında kamuoyuyla paylaşılması bu işin daha iyiye evrileceğini gösterir…

O zaman üstad Çetin Altan’ın boşuna demedi “enseyi karartmayalım”…

Sevgiyle kalın…